Searched for

Meraklı Bir Balon Üzerine

Reading Time: 2 minutes

Tuğba Hacısüleymanoğlu ve Emre Ezelli’nin sergisi ‘Bir iki delilik’ bildiğiniz gibi 15-26 Ağustos tarihleri arasında sanatseverlerle buluştu. Ezelli’nin bir önceki sergisi Ütopya’dan fikir kırıntıları taşıyan Bir iki delilik, oyun ve oyuncak temalı bir sergiydi. Emre Ezelli buradaki eserleri icin “Aslında hepsi çocukken sahip olduğum, ara ara rüyalarımda karşılaştığımda, istemeden arkamda bıraktığım şeylerdi! Yeniden hayat bulmalarının, tekrar rüzgara yem olmalarının zamanı gelmişti. Kömür külünün içerisinde, kapı ve tekerleri olmayan mavi arabamı hala ararım.” diye bahsediyor. 

https://gph.is/2C2xslU

 

Burada benim ilgimi çeken, yine adında merak geçen bir eserdi: Meraklı Balon. 3 boyutlu bir altıgenin içerisinde kırmızı balon yer alıyor. Yani hapsedilmiş diyebiliriz, biraz meraklandığında boşluklarından taşıyor ama iskeleti bir yandan engel oluyor. Benliğinin yanı sıra bir diğer tehlike de dışarda patlamasına neden olacak sivri düşüncelerin bekliyor olması. Meraklı balonun merakı bitip solduğunda kendini daha güvende hissediyor fakat bu sefer kendi dünyasında küçülüyor. Etrafındaki halka meraklı balona göre devleşiyor ve kendi yörüngesinde sıkılıyor. Sonra, bir anda o aralıklardan kendini boşluğa bırakarak intihar etme isteği geliyor. 

https://gph.is/2MAh013

 

Meraklı balonun senaryosu esasında bir yerden tanıdık geliyor. Ütopya sergisindeki “Sürekli merakım intiharımı engelliyordu.” eseri, meraklı balonun paslı yorgun metalde şekillenmiş hali. Yılların verdiği yorgunluğa rağmen kafasını kaldırabiliyordu fakat önünde koca bir uçurum vardı. Farketti mi dersiniz ya da ne farkeder mi? Sanırım bunu da aldığı yol bölü zaman gösterecek. Bu ana fikirin şahsen bir sonraki Emre Ezelli sergisinde 3. bir madde ile harmanlanıp yeni bir tema ile şekillenmesini bekliyorum.

“Sürekli merakım intiharımı engelliyordu.”, Emre Ezelli.

The Role of Cultural Differences on Global Marketing

Reading Time: 3 minutes

“Culture provides the rules for playing the game of life.”

Gudykunst, 2004; Yamada, 1997.

Examples of Global Marketing Strategy

Now, I want to give some examples to understand better with case study. Those examples are mostly from Middle East countries where most of the population believe Islam.

McDonald’s: ‘Good Times’ Billboard Ads on Right to Left Language

McDonald’s, a famous fast food chains, launched a print advertisement by Leo Burnettin 2015 and it was normally designed for UK. Also, new CEO of McDonald’s Arabialiked it too much and decided to put it on billboards. But, there is one missing. They ignored that people living in Saudi Arabia read from right to left but the ads was written from left to right. So, they removed the ads as soon as realizing it.

IKEA Catalogue: Are there any cultural differences?

US / China
US / China, Marketing.

Ikea mentions on its own site that it publishes each summer in 47 different editions, in 24 languages for 32 countries the Ikea catalogue, consuming 70 percent of the company’s annual marketing budget. There are approximately 12,000 products in the total IKEA product range. Each store carries a selection of these 12,000 products depending on store size. The core range is the same worldwide, but there are differences in how the IKEA catalogue displays its products in the different national editions.

Marketing Barbie in the Middle East

Iwata (2006), Barbaro (2006) and Al-Jadda (2005) describe how Barbie have faced opposition on political, religious, and cultural grounds. This is because of the cultural gap that exists among an average Arab girl and a doll like Barbie. Barbie also faced competition from new and local competitors such as Sara and Dara, which have only been created to compete with Barbie. These local dolls also feature traditional clothing and headscarves and are available with family members. Hence, it is making more difficult for the Barbie doll.

Supermodel Gisele censored for the Middle East H&M

Figure 1: H&M’s digital campaign was changed as on second and fourth pictures white t-shirts were added.
Figure 1: H&M’s digital campaign was changed as on second and fourth pictures white t-shirts were added.

Rawi (2011) gives an example of an H&M campaign where the supermodel Gisele Bündchen was starring. The photo-shoot of the supermodel had been digitally altered, where a t-shirt or vest was added under the clothes, to cater for ads running in Dubai. Even though there are no dress codes enforced on women in Dubai, this was done since it is considered etiquette to wear modest clothes in public.

Apart from understanding of the cultural differences, another factor of being successful in a specific place is local market customization. It demands a suitable organization structure, besides knowledge of the market, its cultures and customs.

If you desire, you can reach here my full paper written for Intercultural Communication course in Venice, 2018.

Bir iki Delilik: Tuğba Hacısüleymanoğlu ve Emre Ezelli

Reading Time: 2 minutes

Sanatçı Tuğba Hacısüleymanoğlu ve beğenilerek izlenen Survivor – Exathlon programlarının oyun tasarımcısı heykeltıraş Emre Ezelli‘nin son sergisi “Bir iki delilik” 9 Ağustos Perşembe günü Soul’n Art Akaretler’de başlıyor. Sanatçılar, Anadolu’da antik çağlarda kullanılan çocuk oyuncaklarını ahşap, yorgun metal ve kilim malzemeleri ile yeniden yorumluyor.

Antik çağ kültüründen yola çıkarak dün ile bugün arasında bir köprü kuran Tuğba Süleymanoğlu ve Emre Ezelli, oyun ve oyuncak temalarının altını çiziyor. 18 parçadan oluşacak “Bir iki delilik” 9-16 Ağustos tarihleri arasında Soul’n Art Akaretler’de sanatseverlerin beğenisine sunulacak.

“Sürekli merakım intiharımı engelliyordu.”
Emre Ezelli

Toplamda 10 farklı sergiye imza atan Ezelli bir önceki sergisinde hatırlayacağınız gibi kadın, doğurganlık ve aile konuları Ütopya’da işlemişti. Yine bu konularla bağlantılı olarak çocuk oyuncaklarını irdeleyerek çıkarımlarını ahşap ve metal malzemelerle 21. yüzyıla yorumluyor. Türkiye’de 3. sergisini düzenleyecek Emre Ezelli, 1 hafta sürecek sergiye tüm sanatseverleri bekliyor.

Bozcaada: Renkli Rüyalar Oteli

Reading Time: 4 minutes

Eski adı Tenedos. Rengarenk sokakları, Arnavut kaldırımları, üzümü ve şarabı… Bir rüzgarlı cumartesi sabahı kendimizi Geyikli İskelesi’nde feribot beklerken bulmuştuk. Baharın gelmesiyle birlikte güneş kendini yavaş yavaş gösteriyor, kıyıdan kenardan gelen ışıklarıyla ruhumuzu ısıtmaya çalışıyordu. Kırk dakikalık bir feribot yolculuğunun ardından tüm zorlukları arkada bırakıp sırt çantamızı aldık. Bir tutam huzur için adaya ayak bastık, Bozcaada’yız!

Kuzey Ege’de Çanakkale’nin güneybatısında yer alan Bozacaada, ülkemizde köye sahip olmayan tek ilçe. Bozcaada, eski ismiyle Tenedos, daha önceleri bir Rum köyüymüş. 1923 Lozan Antlaşması ile adanın ülkemiz topraklarına katılması sonrasında, Türkler ve Rumların ortak yaşadığı bir yer oluyor. Lafı fazla dolandırmadan sizleri Bozcaada deneyimimle baş başa bırakıyorum.

Bozcaada’ya Ulaşım ve Faydalı Bilgiler

Nasıl yola çıkarsanızız çıkın Geyikli İskelesi’ne geldiğinizde adaya belirli saatlerle sefer yapan feribotu kullanmak zorundasınız. Bu feribot içinse sadece Bozcaada’ya gidişte bilet alıyorsunuz. Feribota ilk bindiğimde farketmiştim, rüzgarlı bir havası var ve çoğu zamanda bu şekilde oluyormuş. Bu yüzden, yanınıza kalın bir şeyler almakta fayda var. Denize girme gibi bir düşünceniz var ise ağustos ve eylül ayları ideal olacaktır.

Bozcaada’nın en büyük geçim kaynakları bağcılık, balıkçılık ve turizmden oluşuyor. Böyle olunca da her sokakta en az bir butik otel görmeniz mümkün. Biz konaklamamızı Le Mansion Hotel’de gerçekleştirmiştik ve fazlasıyla memnun kalmıştık. Buradan %10 geri iadeli rezervasyonunuzu yapabilirsiniz. Bir de gelirken yanınıza alışveriş için ekstra çanta almanız dönüşte kolaylık sağlayabilir, malum Bozcaada lezzetleri!

Bozcaada Gezilecek Yerler

  • Bozcaada Kalesi

”Eski Kale” olarak da anılan bu kale, boğazın tam çıkışında ihtaşamlı bir görüntüye sahip bir yer. Zamanında Fatih Sultan Mehmet tarafından onarılan kale, Türkiye’nin en iyi korunmuş kalelerinden biri olarak biliniyor. Şu an bile restorasyon ihtiyacı olan bu yapı güzel bir manzaraya ev sahipliği yapıyor, fakat diğer tarihi kalelerde gördüğünüzü buradan beklemeyin derim. Yaz aylarında sabah 10 ve akşam 8 arası açık oluyor ve o zaman bile muhteşem esinti alıyor.

  • Bozcaada Rum Mahallesi

Adanın çift katlı ve cumbalı evlerin bulunduğu bölgedir. Kafeler, restoranlar ve butik oteller genellikle bu bölgede yer alıyor.

  • Meryem Ana Kalesi

Rum Ortodoks kilisesidir ve ibadete açıktır. İçeriye girmek isterseniz pazar ayini için sabah 8’de orada olmanız gerekir.

  • Polente Feneri ve Rüzgar Gülleri

Buraya gelip de deniz feneri, rüzgar gülleri ve gün batımı üçlüsünü duymamak muhtemelen imkansız. Kaçırmayın!

  • Ayazma Koyu

Adanın en büyük ve en popüler koyudur. Sahilde şezlong, şemsiye ve restoranlar bulunur.

  • Şarap Fabrikaları

Çoğu yerde üzüm bağlarını görebileceğiniz gibi şarap üretimiyle ünlü bir yerdir. Adada çeşitli markaların fabrikaları bulunuyor. Gidip wine-tasting yapabilir beğenirseniz satın da alabilirsiniz. Ayrıca, İtalya’da da ödül kazandığımız Corvus şarabımızı çoğumuzu biliyordur. Ee buraya kadar gelmişken yerinde denemek gerekir bence.

Bozcaada’da Ne Yenir?

Bu renkli adaya geldiğinizde ilk başta gözünüze ev yapımı reçeller çarpıyor. Üstelik az buz reçel çeşidi bulunmuyor, adada yaklaşık 40 civarı türde reçel üretiliyor. Bunun nedeni ise eski zamanlarda Rumlar misafirlerine tatlı yerine büyük parçalı ve sert reçellerden ikram ederlermiş. Domates reçeli, kabak reçeli, erik reçeli, karpuz reçeli ve daha birçok çeşit görebilirsiniz. Benim için en garibi ise inek sütü reçeliydi.

Hemen Çınaraltı’nda yer alan ve özel izinle bazı Rum tatlarını üreten ünlü Çiçek Pastanesi bulunuyor.  Fırını ve dondurma bölümü de bulunuyor, hele bahar aylarında giderseniz iskeleden insanın içini titreten rüzgar ile kendinizi içinde buluverirsiniz. Benim 3 favorim şöyle: Tenedos Kurabiyesi (damla sakızlı bademli kurabiye), Damak Çatlatan ve Kavala Kurabiyesi. Broşüründe ise bazı Rum lezzetlerinin özel izinle orijinal tarifiyle üretildiği yazılıyordu.

Hazır adaya gelmişken balık yememek olmaz. Fakat, yaz döneminde avlanma yasağı olduğu için restoranlarda genelde barbun tercih ediliyor. Kendiniz balık tutmak isterseniz de maalesef o yönden kısır bir yer.

Ege’ye yakın olması ve Rumların yaşam alanı olmasıyla deniz börülcesi ve kabak çiçeği dolması yok mu diyeceksiniz? Tabii ki onlar da var, kabak çiçekleri sabah erkenden toplanıyor ve adanın has zeytinyağında akşama hazır ediliyor. Bunlardan ziyade diğer ada mezelerini de mutlaka tatmalısınız.

Eğer daha sonra zamanınız var ise Çanakkale’de uskumru veya Assos’ta deniz keyfine devam etmenizi öneririm. Yalnız, Assos’a gitmek istiyorsanız ve kendi aracınızla gelmediyseniz seferleri önceden kontrol etmenizi öneririm. Seferler yaz döneminde başladığı için gitme şansımız olmamıştı, gidemezseniz üzülmeyin Çanakkale’nin çok güzel tarih kokan şehir merkezi var. Parmak ısırtan lezzetleri de ekstrası.

Son olarak, Ara Güler’in İstanbul’a sevdalandığı gibi Sait Faik Abasıyanık da Bozcaada’ya sevdalanmıştır. Ne zaman Bozcaada aklıma gelse nedense Sait Faik’in şu satırları aklıma geliyor:

“Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor.”

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, selametle kalın.

Who is Andria Zafirakou?

Reading Time: 3 minutes

Andria Zafirakou teaches at Alperton Community School, a secondary school academy in the inner city borough of Brent. It’s no easy task. Brent is one of the most ethnically diverse places in the country and 130 languages are spoken in its schools. Pupils come from some of the poorest families in Britain, many sharing one house with five other families and others exposed to gang violence in the London borough with the third highest murder rate in the UK. Children arrive at the school with limited skills and already feel isolated from staff and each other, making engaging with them all the more difficult and all the more vital.

The odds were stacked against her succeeding, but Andria defied them. Working as an art and textiles teacher and as a member of the senior leadership team tasked with earning the trust of her pupils and their families to better understand the complex lives they’ve come from, she redesigned the curriculum across all subjects from scratch  while carefully working alongside other teachers so that it resonates with her pupils. She helped a music teacher launch a Somali school choir and she created alternative timetables to allow girls-only sports that would not offend some of the more conservative communities, leading the girls’ cricket team to win the McKenzie Cup.

Learning the basics of many of the 35 languages represented in Alperton’s pupil population, including Gujarati, Hindi, Punjabi, Nigerian and Ghanaian, Andria has been able to reach out to her once marginalised students to earn their trust and, crucially, establish relationships with their parents, many of whom do not speak English. Andria has gone against the grain, taking the time to understand her pupils’ lives beyond school by visiting their homes, riding with them on the bus and standing at the school gates with police officers to welcome pupils as they arrive at the start of the school day.

Thanks to her efforts, Alperton is now in the top 1 to 5% of the country in terms of qualifications and accreditations.  This as a colossal achievement given how low the students’ starting points were and how rapidly they progressed during their five to seven years at the school – a point recognised by the national inspection team.

Introducing real life situations in maths classes helped Alperton’s maths department win the TES 2017 maths team of the year. In her own art classes, Andria has introduced partnerships with the Coulthard Institute and the Japanese Koo Stark Project ‘Kintsugi’, as well as working with an ‘Artist in Residence’ (Armando Alemdar) to creatively redesign the art curriculum in otder to promote inspiration and help pupils confront and cope with the responsibilities of their complex home circumstances. As a result, Alperton has been awarded specialist school status in visual arts.

By getting her pupils to open up about their home lives, she found that some were being forced to play truant to cook meals in the allocated time slot they were permitted to use their shared home kitchen. Others could not participate in extracurricular activities after school because they had to collect their brothers and sisters from other schools. Some had to do their homework in their bathroom because it was the only quiet place in their crowded homes. Learning this allowed Andria to organise additional provision within the school day and at weekends to give pupils booster lessons, give them access to computers and a quiet place to do homework, as well as time to participate in extracurricular activities. One of her greatest innovations was to bring local police officers, mental health workers and teachers to the school table to discuss pupils from a 360 degree viewpoint, enabling everyone involved in their lives to work together to help them succeed.

Andria says the thing she is most proud of is when her students go on to university, take art and design courses, gaining employment in industry, or seting up their own businesses. The odds were never in their favour, but with Andria in their corner, they have gone on to achieve great things and so has the school. Andria’s determination to move beyond an identikit school curriculum has seen Alperton awarded the Institute of Education’s Professional Development Platinum Mark, an honour fewer than 10 British schools have ever achieved.