Searched for emre ezelli

Emre Ezelli Dichotomy Sanatçı Kitabı Önsözü

Reading Time: 2 minutes

[su_spoiler title=”EN version”]There are some routines in our lives, which are so embedded in our lives that we ignore the dilemmas in them. Emre Ezelli handles these dilemmas, which have become our habits rhythmically and frugally in his works in Dichotomy—as in his previous exhibitions. You find the message to convey in the back layers as you think about it, both from the subject and the way it works. One of the things I noticed during the preparation for the exhibition is that, it is necessary “to distill, in a very basic way, the tactics that researchers have found for diagnosing and shaping habits within our own lives” as Charles Duhigg mentioned in The Power of Habits. The artist focuses on daily routines, relationships, abstract concepts and concrete events separately as well as the opposite poles they contain. These are sometimes the product of his talking to himself, his interrupted thoughts during the day, sometimes the things he observed from his cat, Diego. Seeing that there are many contradictions, you may find yourself asking: “Well, do these artworks ever contradict with each other?” As the artist has collected collages and pieces since his university years, this exhibition becomes more of a feature-length film. After seeing the works, it is almost impossible not to say: “Very good honesty, how many people think this? I didn’t realise beforehand” as I heard from many people at the Vienna exhibition opening.[/su_spoiler]

Hayatımızda bazı rutinler vardır, bunlar hayatımıza öyle yerleşmiştir ki içindeki ikilemleri farketmeyiz. Alışkanlıklarımız haline gelen bu ikilemleri Emre Ezelli, Dikotomi’de—önceki sergilerinde olduğu gibi—eserlerinde ritmik ve tutumlu bir şekilde işliyor.

Gerek konudan gerekse işleyiş tarzı yönünden, mesajı düşündükçe arka katmanlarda buluyorsunuz. Sergiye hazırlık sürecinde farkettiğim şeylerden biri Charles Duhigg’in Alışkanlıkların Gücü’nde bahsettiği gibi alışkanlıkları yönlendirebilmek için onu parçalarına ayırmak gerektiği.

Sanatçı, günlük temel rutinlerden ilişkilere, soyut kavramlardan somut olaylara ayrı ayrı ve kendi içindeki zıt kutuplarıyla odaklanmış. Bunlar bazen kendi kendine konuşmalar, gün içinde yarım kalmış düşünceler, bazense kedisi Diego’da gözlemlediği şeyler. Bu kadar çelişkinin arasında “Peki, çalışmalar birbiriyle ters düşmüyor mu?” derseniz, sanatçı kolajları ve parçaları üniversite yıllarından beri topladığı için bu sergiyi bir uzun metrajlı bir film gibi yapıyor.

Çalışmaları inceledikten sonra, Viyana sergi açılışında birçok insandan duyduğum gibi “Daha önce bunu farketmemiştim” dememek neredeyse imkansız oluyor.

Dichotomy sanatçı kitabı kapak

Viyana’daki Emre Ezelli Dichotomy sergisinden bir seçkiyle oluşturulan sanatçının ilk kitabı Paper Street Co. iş birliğiyle 2020 Aralık’ta yayımlandı.

Sınırlı sayıda basılan, 50 edisyonlu kitap sanatçı tarafından yapılan işlerden yola çıkılarak kurgulanmış ve yine onun tarafından tasarlanmıştır.

*Dikotomi iki bölüm arasındaki zıtlıktır, dikotomi hareketin illüzyonudur.

Bir Sanatçının Zıtlıkları: Emre Ezelli’nin Dichotomy’si

Reading Time: 2 minutes
Emre Ezelli’nin dördüncü kişisel sergisi Dichotomy, 26 Eylül – 3 Ekim 2019 tarihleri arasında Viyana’da Shamante Kultur isimli kültür mekanında ziyaretçileriyle buluştu.

Dikotomi Nedir?” ile başlayalım öncelikle. Dikotomi; ilk defa Yunan filozof Zeno tarafından kullanılan ve hareketin, matematiksel bir formülle imkansızlığını açıklamaya çalışan bir paradokstur. Bu paradoks aynı zamanda kararsızlık ve zıtlık hislerini açıklamak için de kullanılır. Bu dikotomi paradoksundan doğan sergide (dichotomy) Emre Ezelli ikilem, ayrışma ve kararsızlık konulu hikayeleri eserlerinde karakterize ediyor. Bu hikayeleri ise sanatçı, “günlük hayattaki gözlemlerim, izlenimlerim, karşılaştığım diyaloglar ve monolog bütünü” olarak tasvir ediyor.

Dichotomy’nin hazırlık süreci ve perde arkası

Dichotomy‘deki eserler, daha önceki Emre Ezelli sergilerinde olduğu gibi buluntu malzemelerden vücut buluyor. Fakat sanatçı bu sefer çeşitli özelliğe sahip kağıtlarla, kitap ve dergilerden topladığı görsellerden yarattığı kolajlarla çalışıyor.

*1 Ignore

Yukarıdaki sergi arka planını özetleyen videoda görüldüğü gibi, bazı eserlerin meydana gelmesi de dikomotomiden oluşuyor. Bir diğer deyişle, Emre Ezelli farklı kaynaklardan topladığı görsellerle yaptığı kolajları belli bir süreden sonra tasarım sürecinde tekrar şekillendiriyor. Sanatçının “Birbirlerinden ne kadar uzaklaşırlarsa bir o kadar yakınlaşıyorlar” düşüncesi adeta buza basılan parmak gibi. Buz, cildimizle arasındaki ince su katmanından ısı alarak suyun tekrar donmasını sağlar. Böylece, katbekat sıcak olan cildimiz buz ile bütün haline gelir.

*2 Dirty Things

Hikayeler ise Emre Ezelli’nin günlük hayatındaki “farklı farklı hikayeleri olan insanlar, okuduğum kitaplardan bazı sahneler, en son gittiğim tiyatro oyunundaki oyuncu, hatta izleyicileri” gibi unsurlardan oluşuyor. Tabii bir de serginin arka planındaki ana oyuncu Diego var!

Sergi günü ve Emre Ezelli’nin eserleri

Kelimelerle betimlemeye çalıştığım Dichotomy‘e sergiden birkaç iş ile daha yakından bakalım. İlk olarak Ignore‘u[efn_note]Ignore[/efn_note] sanatçı “kafamın etrafında dönüp dolaşan soru işaretlerini ve gözlemleri görmezden gelmeye çalıştığım bir iş” olarak betimliyor. Diğer sevdiği işlerden ikisini ise şu şekilde açıklıyor: “Dirty things[efn_note]Dirty Things[/efn_note], otomobilimi servise götürüp yürüyerek dönerken aklıma gelmişti, yoldaki izlenimlerimi aktarmıştım. Next time, same time, same place[efn_note]Daily Routines[/efn_note] ise günlük rutin ve ofis hayatı üzerine”.

*3 Daily Routines

Viyana‘da serginin gerçekleştiği yer Shâmànté Kulturwerkstatt Weißgerberlände 22 ise sanki özenle seçilmiş gibi. Mekanın ruhu ve etkisi de Shâmànté’nin tarihi geçmişini merak etmeme neden olmuştu. Shâmànté, yüz yıldan fazla bir geçmişi sahip ve farklı kültürlerden farklı sanat dallarına ev sahipliği yapıyor.

Bir iki Delilik: Tuğba Hacısüleymanoğlu ve Emre Ezelli

Reading Time: 2 minutesSanatçı Tuğba Hacısüleymanoğlu ve beğenilerek izlenen Survivor – Exathlon programlarının oyun tasarımcısı heykeltıraş Emre Ezelli‘nin son sergisi “Bir iki delilik” 9 Ağustos Perşembe günü Soul’n Art Akaretler’de başlıyor. Sanatçılar, Anadolu’da antik çağlarda kullanılan çocuk oyuncaklarını ahşap, yorgun metal ve kilim malzemeleri ile yeniden yorumluyor.

Antik çağ kültüründen yola çıkarak dün ile bugün arasında bir köprü kuran Tuğba Süleymanoğlu ve Emre Ezelli, oyun ve oyuncak temalarının altını çiziyor. 18 parçadan oluşacak “Bir iki delilik” 9-16 Ağustos tarihleri arasında Soul’n Art Akaretler’de sanatseverlerin beğenisine sunulacak.

“Sürekli merakım intiharımı engelliyordu.”
Emre Ezelli

Toplamda 10 farklı sergiye imza atan Ezelli bir önceki sergisinde hatırlayacağınız gibi kadın, doğurganlık ve aile konuları Ütopya’da işlemişti. Yine bu konularla bağlantılı olarak çocuk oyuncaklarını irdeleyerek çıkarımlarını ahşap ve metal malzemelerle 21. yüzyıla yorumluyor. Türkiye’de 3. sergisini düzenleyecek Emre Ezelli, 1 hafta sürecek sergiye tüm sanatseverleri bekliyor.

UTOPIA Exhibition // Emre Ezelli

Reading Time: 2 minutesInaugurated on April 6, Utopia exhibition will last for fourteen days at -1 Gallery, Adahan Istanbul Hotel. Emre Ezelli, who graduated from fine arts faculty as a sculptor, reinterprets cave paintings in Mountain Beşparmak known as Latmos in ancient times with the rusty and metallic materials. His descriptive works are full of woman, family, fertility and human, not hunting, wildlife and violence as the earlier times (France Lacroix).

In this solo exhibition, there are few pieces from special collections like the tree of life. His aim with the work “Couples” is to illustrate the coherence of opposites and optical illusions. In the other room, the work “Community” will be waiting for you to describe the different types of worlds and the relationships between them. In the last room, a mini cave room from Latmos will welcome you. The entrance to the room is forbidden yet when you look into it, you feel a sense of being on time travel. The show is coherent with the mystical air of -1 Gallery. Dim lights of gallery gives the minimal statues chance to manifest themselves.

opening day

the most known cave room in Latmos

“Sürekli merakım intiharımı engelliyordu.”

All in all, here is my favorite sculpture. Stay tuned for my blog post about that!

Zagreb Kırık Kalpler Müzesi: Aşktan Geriye Kalanlar

Reading Time: 5 minutes

Bir şey itiraf edelim, ömür boyu hepimizin en az bir kez kalbi kırılmıştır. Belki de kıran bizdik. Kim bilir? Ama bazen terkedilmiş tarafızdır. Şimdi bu kırık kalpleri hatırlayalım, ister kendimizin olsun ister başkasının. Tüm bu kırık kalpleri koyabileceğiniz ve başkalarının gelip görebileceği bir müze hayal edin. Zagreb Kırık Kalpler Müzesi ‘inde bunu görmek mümkün.

Zagreb’in Kırık Kalpler Müzesi, dünyanın en tuhaf koleksiyonlarından birini barındırıyor. Hırvatistan’ın başkentinde merkeze yakın bir yerde bulunan Kırık Kalpler Müzesi ayrılık, keder veya diğer acılara adanmıştır. Dünyanın her yerinden insanların bağışladığı duygusal değere sahip günlük nesneler, sahibinin öyküsü ve geçmiş ilişkisinin önemiyle beraber sergilenir. Bunlar, bazıları komik ve sevgi dolu, ancak çoğu melankolik, ilişkinin doğası ve nasıl sona erdiği hakkında bir fikir veren aşk ve ayrılık hikayeleri.

Dražen Grubišić ve Olinka Vištica, fırtınalı bir ayrılık veya yıkıcı bir kayıptan sonra geride kalan nesneleri 13 yıldır topluyorlar. Ancak gazeteci Aleks Eror’ın da dediği gibi, kalp kırıklığına adanmış en büyük sergi beklenmedik bir haz getiriyor. Yani aşırı duygular burada da öne çıkıyor. Schopenhauer’ın Aşkın Metafiziği’nde dediği gibi “İnsan, tutkulu bir aşk ile sevdiği kimseye aynı zamanda nefretin en koyusunu da duyabilir.” Bunu esasında sanatta bolca görebiliyoruz. Mesela, Emre Ezelli‘nin Dichotomy sergisinin hazırlığı sırasında ‘it likes you, you like it…‘ eserindeki ayrıntıları sormuştum. Koltuğun nasıl kişisel bir ilişkisinin hikayesinden geldiğini anlatmıştı.

Kırık Kalpler Müzesi’nin Hikayesi

Müze, eski bir çift olan sanatçı Dražen Grubišić ve film yapımcısı Olinka Vištica’nın ayrılıklarından kısa bir süre sonra kavramsallaşır. Grubišić, “oldukça medeni ve normal olduklarını, bu yüzden ayrılığın da çok pürüzsüz ve medeni olduğunu” söylüyor. Ancak genellikle uzun ilişkilerin sonunda olduğu gibi çift, dört yıllık ilişkilerinde biriktirdikleri ortak eşyalarını bölme sürecinden geçmek zorunda kaldı.

Bu görüşmeler, küçük, kurmalı bir tavşan oyuncağa denk gelene kadar sakin bir şekilde gider. Grubišić, Vištica’nın eve geleceğini duyduğu zaman onu sarar ve evinin koridoruna koyduğunu söyler, bu yürüyerek onu bir evcil hayvan gibi selamlar. Biri seyahat ettiğinde ve diğeri evde kaldığında, seyahat eden oyuncağı yanlarında götürür ve onunla fotoğraf çekinirdi. Bir tarafın eksikliğinde oyuncak, dublör olarak kullanırlardı.

Grubišić, “Bütün bu anılar yoğunlaştı ve bu küçük oyuncağa bağlandı” diye bahsediyor. “Daha sonra bu kadar banal olan ve parasal bir değeri olmayan bir şeyin sizin için bu kadar güçlü duygulara neden olabilmesinin nasıl şaşırtıcı olduğu hakkında konuşmaya başladık. Ama bu sadece iki kişiyi ilgilendiriyordu, başka hiç kimseyi etkilemiyor. ”

Grubišić ve Vištica, daha sonra insanların bir ayrılığın ardından bu duygusal nesneleri gönderebilecekleri ve sergileyebilecekleri bir alan olsaydı ne kadar ilginç olacağını farkettiler. Fikir o kadar doğal ve basit görünüyordu ki böyle bir projenin zaten var olduğunu düşündüler. Ancak çift daha sonra Google’da aradıklarında, ortaya çıkan tek şey eski sevgiliden kurtulmak için önerilerdi.

Özellikle kadın dergilerinde buldukları tüm makaleler, imha ile ilgiliydi. Yani, eşyaları ateşe vermek gibi şeyler. Grubišić bunun üzerine şöyle yorumluyor: “Bununla gerçekten bağlantı kuramıyordum, çünkü biriyle yıllar geçiriyorsanız mazoşist olmadığınız sürece çoğunun iyi şeyler olması gerekir. Öyleyse neden masalınız gerçekleşmediği için tüm bu anıları yok etmek isteyesiniz ki?”

İlk başta, bu fikirden bir sonuç çıkmadı. Ancak 2006’da Grubišić ve Vištica, 41. Zagreb Görsel Sanatlar Salonu‘ndan yapılan sunum çağrısına yanıt vererek, bitmiş ilişkilerin duygusal nesneleri ile dolu bir sanat sergi önerisini verdiler. Organizatörler bu fikre ilgi duydular ve çifte bunu gerçekleştirmesi için 14 gün verildi. Bu sürede, nesneler için arkadaşlarını ve tanıdıklarını aradılar.

Grubišić gösteri bittikten sonra projenin sona ereceğini düşünür. Ancak dört yılda Split, Ljubljana, Berlin, Singapur, Tokyo, İstanbul ve diğer birçok şehirden talep geldi. Sonunda, gezer sergiyi organize etmenin lojistiği o kadar yorucu hale geldi ki çift 2010 yılında Zagreb’de gerçek bir müze açmaya karar verdi ve Grubišić’e göre Hırvatistan’ın başkenti Zagreb’de en çok ziyaret edilen müze oldu.

Eğer bugün müzeyi ziyaret edecek olsaydınız, dört odadan oluşan 300 metrekarelik bir alana yayılmış 84 nesne bulacaksınız. Her üç yılda bir değişen nesneler, 4.000’den fazla koleksiyondan seçiliyor. Her gün, insan yaralarını anlatan değişik nesneler sergilenmekte. Objeler ve beraberindeki hikayeler o kadar çeşitlidir ki, bir hikaye yayı oluşturacak şekilde düzenlenmiştir. Bu yay, tebessüm ettirici, hafif hikayelerle başlar ve sonrasında biraz karmaşıklaşır. Grubišić, “Yapmaya çalıştığımız şey bu, çünkü herkesin ağlamaktan kaçtığı dünyada bir şeyi kolayca yapabilirsiniz” diyor.

Nesnelerin çoğu romantik ilişkilerin kalıntıları olsa da, bazıları aileseldir. Diğerleri ise öğrenci ve öğretmen arasındaki platonik bağ gibi şeyler. Çoğu durumda bir nesne, arkasında saklanan hikaye hakkında çok az ipucu verir. Göz alıcı nesnelere bazen iç açıcı olmayan hikayeler eşlik ederken, en ilginç hikayeler ise genellikle dikkat çekici olmayan nesnelere aittir.

Bazıları uzun ve itiraf içerirken, en iyileri genellikle kısa ve öz. Asıl duygusal yumruklar, birkaç kelimeden oluşuyor. “Birlikte basketbol oynadık. O dürüsttü, ben değildim. Bana kızları nasıl gördüğünden bahsediyordu ve içten içe beni öldürüyordu” diyor bir çift basketbol ayakkabısına eşlik eden notta. Berlin’den gelen eski baltanın yanında şöyle yazıyor: “14 günlük tatilde, her gün buradaki mobilyalardan birini parçaladım. Kalıntıları orada, içsel durumumun bir ifadesi olarak sakladım. Ne zaman onun odasını ruhum gibi doğranmış mobilyalarla gördüm, o kadar iyi hissettim.

Ayrıca, websitelerinde farklı hikayelere de yer veriyorlar. Mesela, en trend hikayelerde Türkiye’den de hobby çikolata ile bir ‘son sevgililer günü‘ anısı yer alıyor. Müze içerisinde ise Türkiye’den gelen bir gelinlik bulunuyor. Damadın düğünden önceki gün beklenmedik şekilde ölmesi sonucu evlenemeyen Türk bir kadına ait olan gelinlik köşede duruyor.

Müzenin ziyaretçilere çekiciliği açık: Özgünlük ve röntgenci zevk. Nesneler arasında yürürken, manyetik çekme görevi gören bir çeşit mistik koku yaydıklarını hissettim. Onları bir müze alanında hikayeleriyle sunduklarından kendimi düşündüğümden daha yakın halde inceleyerek buldum. Ancak insanları hayatlarının parçalarını bu şekilde sergilemeye iten şey nedir sizce? Muhtemelen bazı insanlar, onlara yük gelen kurtulmak istedikleri şeyleri gönderiyor. Grubišić’e göre, “Ayrılıktan 20, 30 yıl sonra gelen nesneleri seviyorum. İnsanlar bunun hayattaki en güzel an olduğunu fark ediyorlar ve bir şekilde dünyayla paylaşmak istiyorlar.”

Peki Grubišić 13 yıl boyunca insan ilişkileri hakkında ne öğrenmiş olabilir? “Bu her zaman aldığım bir soru: Şimdi kendinizi bir uzman olarak görüyor musunuz? Hayır, daha az biliyorum! Çok, çok karmaşık, deneyimlerin çeşitliliği inanılmaz. Diyorlar ki, gerçek kurgudan daha garip… Bu burada kesinlikle doğru. ”

Kırık Kalpler Müzesi Ziyaret Bilgileri

Müzeye herkes katkıda bulunabilir. Eğer hikayenizin başkaları için iyi bir örnek olacağını düşünüyorsanız, katkıda bulunmaktan ve göndermek için çekinmeyin. Müze çalışma saatleri her gün 09:00 – 21:00 arası açıktır. Son giriş 20:30 (1 Ekim – 31 Mayıs) ve 09:00 – 22:30. Yaz döneminde son giriş 22:00 (1 Haziran – 30 Eylül) ve Zagreb’in Upper town gölgesinde bulunuyor. Kırık Kalpler Müzesi giriş ücretleri ise tam 40 Hırvatistan Kunası, öğrenci ve indirimli 30 Hırvatistan Kunası’dır.